Teknolojinin yeniliğine tüm hızıyla adapte olan bir gastronomik dünyada yaşıyoruz. Şefler yeri geliyor birer ressam, yeri geliyor birer kimyager oluyor. Hemen hemen her yerde duyduğunuz bu moleküler gastronomi nedir ve nasıl yapılır?
Moleküler gastronomi dendiğinde “El Bulli” Ferran Adria’nın dünyaca ünlü restoranıyla başlayalım.
Burası moleküler gastronominin tohumlarının ekildiği yer. Yılın ilk yarısını servis, ikinci yarısını araştırma ve geliştirme için geçiren, sadece 6 ay servis veren bir restoran. Ağzınıza havyar attığınızı düşünürken bir kavun yediğinizi fark etmeniz, domates olduğuna emin olduğunuz bir malzemenin aslında karpuz çıkması bu restoranda karşılaşacağınız olasılıklar arasında… İşte moleküler gastronominin de hikayesi bu şekilde başlamakta.
Moleküler gastronomi; bir şefin laboratuvar araçlarını kullanarak, pişirirken oluşan fiziksel ve kimyasal işlemlere dikkat ederek yemek yapmasına deniyor. Bilim olarak moleküler gastronomi de bu reaksiyonları ele alıyor. Birçok şef yaptığı yemeğe ve ait olduğu mutfağa “moleküler gastronomi” demekten hoşlanmayıp “modern mutfak”, “modern gastronomi” veya “yenilikçi mutfak” gibi terimler kullanıyor.
Moleküler gastronomi kullanarak yemek yapmak için gerekli birçok araç var. Bu araçlardan en bilinenleri; “sous vide”, “green egg” ve “syphon” gibi ürünler diyebiliriz. Bunların dışında, toz halde bulunan bazı bileşenler moleküler gastronominin can damarlarından sayılıyor. Bunlara örnek olarak; “soya lesitini”, “sodyum aljinat”, “agar agar”, “gelespessa” gibi ürünler saymak mümkün.
Bu araçlar ve ürünler, yaptığınız yemeğin kimyasal formatını değiştirerek, moleküler gastronomiye ait yemekler yapmanıza imkan sağlıyor. Bu teknikler evde yemek yapım için hayli zor olsa da günümüzde imkansız sayılmıyor. Ekipmanları ve ürünleri temin ederek, siz de evinizde moleküler bir mutfak yaratabilirsiniz.