Ramazan Ayında Sofranızdan Eksik Etmeyeceğiniz 5 Çorba Tarifi

Anneanneniz mutfakta bir şarkı mırıldanıyor. Annenizin dizinin dibinde oturmuş uykulu gözlerle onu dinliyorsunuz. Beyaz tüllerin arasında dolaşan belli belirsiz bir rüzgar biraz sonra tüm evi sarıp sarmalayacak o eşsiz kokuyu size getirecek. Dumanı üstünde tüten o sıcacık çorbanın sadece çorba olmadığını gelecek yıllarda fark edeceksiniz. Çocukluğunuzdan kalan o çorbanın kokusu sizin için ailei yadigar, aile sofrası demek olacak. Bu Ramazan’da sadece doymak için değil o geçmiş güzel günleri hatırlamak ve yaşatmak için de hazırlamak isteyeceğiniz çorba tariflerini bu listede bulacaksınız. Ama önce sizi çorbanın tarihine kısa bir yolculuğa çıkarmak istiyoruz. Arkeolojik araştırmalar gösteriyor ki çorbanın kökeni, medeniyetin beşiği olan Anadolu’ya dayanıyor. Bulgular en eski çorbaların buğday ve bulgurdan yapıldığını işaret ediyor. Bu iki ürünün anavatanı da bu topraklar. Bu nedenle olacak ki sofralarımızdan çorba eksik olmaz. Yakın coğrafyalarda kullanılan tüm dillerde çorba kelimesinin birbirine neredeyse aynı seslerden oluşması bu nedenle bir tesadüf olmasa gerek. Kafkaslar, Ortadoğu, Orta Asya, Balkanlar ve Anadolu’da çorba, şorpa, çorba, corba, şorpo, şulpa ve hatta hurpa olarak biliniyor.

Türk ve Anadolu beslenme alışkanlıklarında çorbayı ayrı bir yere koymak gerek. 1553 yılında İstanbul’a gelen Alman gezgin Dernschwam, tuttuğu günlüklerde, "Türklerin baş yemeği çorbadır. Önce koyun etinin suyu ile yapılmış pirinç çorbası içilir. Çorbaya limon suyu veya sirke dökülür, biraz da karabiber koyarlar. Böylece ortaya koyu bir çorba çıkar” şeklinde not düşer. Bu tarihi notun da işaret ettiği gibi limon, sirke, koruk suyu gibi ekşitme malzemeleri kullanarak yağlı et suyunun tadı seyreltiliyordu. Bu Türklerin tıpkı yoğurt bazlı çorbaların doğal tadında olduğu gibi ekşili lezzetlere olan düşkünlüğünü de gösteriyor. Şimdi çorbasız sofraya oturamayanları lezzetli tariflerle buluşturma zamanı...