Genellikle meyvelerden, bitki kök ve çekirdeklerinden elde edilen baharatlar, bugün dünyanın her coğrafyasında farklı tariflerde kullanılıyor. Baharatların ilk ortaya çıkışlarıysa milattan önce 2000’e dayanıyor. Kuzey Asya ve Orta Doğu’da özellikle tarçın ve karabiber kullanımıyla başlayan baharat tarihi, Doğu Asya’da biber ve bitkilerle birlikte önceleri medikal amaçlı, daha sonra dini ritüellerde ve son olarak da yiyecekleri koruma amaçlı kullanılmaya başlanıyor. Bugün parfümlerden kozmetik malzemelere ya da ilaçlara kadar çeşitli alanlarda temel rol oynayan baharatları yemeklere renk katması için kullanmayaysa Hindistan sebep oluyor.
Portekiz ve İspanya’nın Asya’nın bu velinimetini taşımak için yeni yollar araması, bugün ‘Baharat Yolu’ olarak bilinen güzergahın oluşmasına sebep oluyor. Dokundukları yiyeceklere zengin lezzetler katan, Doğu mutfaklarının olmazsa olmazı baharatlar, yaklaşık 2500 yıl sonra Batı’ya doğru yola çıkıyor. Dünyada şu anda kayıtlara geçmiş 203 çeşit baharat ve bu baharatların alt türleri bulunuyor. Çaylarda kullanılan baharat kökenli bitkisel otlar ise bu listenin dışında.
Dünyada en nadir rastlanan baharat türleri ise, yine baharatların anavatanı olan Orta Asya bölgesinden çıkıyor. Bu baharatların başında kokusu ve rengiyle oldukça nadir sayılan safran, yalnızca ülkemizde bulunan ve Isot olarak bilinen Urfa Biberi, diğer baharatın aksine ısıtıldıkça tadını kaybeden sumak ve Hindistan’da tüketilen kurutulmuş mangodan elde edilen Amchoor bulunuyor.
Birden fazla baharatın karışımı ile oluşturulan bu çeşniler, yemeklerde kullanıldığı gibi doğrudan yoğurt ya da ekşi kremalarla karıştırılarak dip sos olarak da tüketilebiliyor. Birçok insan için baharatlar pek baş rolde sayılmasa da aslında birçok tarife bakıldığında en fazla kullanılan malzemenin yine baharatlar olduğu görülüyor.