Sütte bulunan bakterilerin fermente olmasıyla elde edilen yoğurt, hem tek başına tüketilebiliyor hem de birçok tarifi daha lezzetli hale getirmekte üstüne yok. Hal böyle olunca, birçok mutfak kültüründe bazen tatlıbazen de tuzlu olarak karşımıza çıkıyor.
Mezopotamya’da üretilen ve dünyada menşei Türkiye olarak bilinen yoğurdun en eski kaydına, M.Ö. 5000 yılında Hindistan arşivlerinde rastlamak mümkün. Kayıtlara göre Hintliler, yoğurt ve bal karışımına ‘Tanrı'nın Yemeği’adınıveriyor. Zaman içerisinde yoğurt Türkiye’den Yunanistan’a ve oradan da Avrupa’ya yayılıyor.
Bu yolculuk sürecinde yoğurdun kullanımıda, tıpkıyeme alışkanlıklarıgibi kültürlere göre değişkenlik göstermeye devam etmekte. Öyle ki, Batıkültürlerinde yoğurt tamamen tatlıbir yiyecek türüolarak algılanırken, Türkiye de dahil olmak üzere Orta Doğu coğrafyasında birçok mutfakta tuzlu olarak tüketiliyor. Tadına doyamadığımız yoğurtlu İskender ya da mantıgibi tarifler, Batılımutfaklar tarafından garip addedilmekte. Sebebiyse oldukça basit; Batıülkelerinde yoğurt, genellikle sabah kahvaltısında meyvelerle tüketildiğinden, yoğurdun tatlıyiyecek kategorisinde olduğu algısıbaskın. Dolayısıyla et ve yoğurdun birlikteliği, Avrupalılar için alışılmışın dışında bir yemek kombinasyonu.
Tüm bunların aksine, Türk mutfağında yoğurt, ayran, cacık, çorba, çeşitli mezeler ya da sebze yemeklerindeki kullanımıyla daha çok tuzlu kategorisinde yıldızlaşmakta. Bu duruma istisna tarifler de yok değil; tatlıhamurlarının içinde sıklıkla yoğurt var. Batımutfaklarındaysa tatlılardaki yoğurt kullanımı, daha çok labne, krem peynir veya kremaya dönüşmekte. Sonuçolarak yoğurdun tatlımıtuzlu mu olduğu tartışması, tüketildiği mutfağa göre değişkenlik gösteren bir durum.